Alanya Belediye Meclisi’nin Ak Parti Grup Sözcüsü Mehmet Ali Kiriş, “28 Şubat, siyasi tarihimizin en karanlık dönemlerden birinin sembolüdür. 28 Şubat süreci tüm darbe süreçleri gibi demokratik değerlere, millet iradesine, temel hak ve hürriyetlere açık saldırganlık içeren bir girişimdir” açıklamasında bulundu.
Kiriş, Türk siyasi tarihine “postmodern darbe” olarak geçen 28 Şubat sürecinin 24’üncü yılı dolayısıyla sosyal medya hesabında bir paylaşım yaptı.
Kiriş, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
24 yıl önce 28 Şubat’ta ne oldu? Türkiye üzerinde oynanan tüm oyunları iyi okumak lazım, şimdilerde yaşadığımız birçok olay nasıl da kurgu ve içerik olarak benziyor yaşananlara. O günleri yaşı 35’ten büyükler hatırlar ama gençlerimiz de bilmeli. Unutulmasına izin vermeyeceğiz.
#UNUTMADIK
#UNUTTURMAYACAĞIZ
#28 ŞUBAT
ZULMÜN ADI 28 ŞUBAT
1995 Aralık ayında seçimlerden Refah Partisi’nin birinci çıkmasıyla başladı her şey.
Zamanın Cumhurbaşkanı Demirel tüm teamüllere aykırı davranarak en çok oyu alan Necmettin Erbakan’a vermeyerek ömrü kısa sürecek ANAP, DYP koalisyonu ile ANA-YOL hükümeti kurulmasına zorladı.
Fakat siyasi senaryo yapımcılığı başarılı olamayınca Haziran 1996 da REFAH-YOL koalisyon hükümeti kuruldu.
Eskiden hükmü kesin olan “iktidar olabilirsiniz ama muktedir olamazsınız..” güruhu; bu alınan oyu görünce, yükselen Milliyetçi Muhafazakar oyların ve 19 yıldır iktidar olan AK Parti genetiğini yok etmek için “PKK dan bile tehlikeli” diye ağızlarına İRTİCA lafını doladılar.. Bu iddialarını da desteklemek için medyadaki şak şakçıları ile beraber bir sürü senaryolar hazırlandı ve toplum da altyapı oluşturmak için servis edildi o zamanlar. Hatırlayın o günleri. Aczimendiler, Fadime Şahin-Müslüm Gündüz olayları… Kurgulanan tüm bu oyunlar planlanan darbeye zemin hazırlamak içindi. Kanaat önderlerine verdiği yemek bile Milli Güvenlik konusu olabiliyordu. Ve en son Kudüs’ü anmak için yapılan bir tiyatro gösterisini hedefe alarak 4 Şubat 1997 de gösteriden 76 saat sonra Sincan sokaklarında tanklar görüldü. Aslında duyulan tank değil darbenin ayak sesleriydi.
Toplum bir kısım medyaya yapılan pozitif ve negatif baskılarla, senaryolarla iyice gerilmişti. Aslında planları tıkır tıkır işliyordu seçimsiz muktedirlerin. 28 Şubat 1997’de Çankaya Köşkü’nde o güne kadarki en uzun Milli Güvenlik Kurulu toplantısına yapıldı.
Bürokrasinin seçilmişlere kurduğu baskının en önemli örneği olan 18 maddelik bildiri çıktı Milli Güvenlik Kurulundan. Başbakan Erbakan ilk başta imzalamadı ama sonunda dayanamadı.
Ardından Yargı’daki uşakları vasıtasıyla kapatma davası açıldı iktidar partisine ve Necmettin Hoca istifaya zorlandı.
Artık planlarının 2. etabını devreye sokabilirlerdi.
Birinci hedef başörtüsü idi. Üniversitelerde “ikna odaları” kuruldu. Baş örtülü öğrencilere terörist muamelesi yapıp okullara almadılar. FETÖ de sürece en net desteğini bu noktada verdi. Terörist elebaşı Gülen “başörtüsü füruattır” yani teferruattır diyerek darbecilerin ekmeğine yağ sürdü.
YAŞ kararlarıyla Ordu’dan askerler ihraç edilmeye başlandı.
Darbeye karşı duran gazeteciler, STK temsilcileri Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılandı.
Firmalar kara listeye alındı.
Hamdolsun, “1000 yıl sürecek” dedikleri bu hain plan halkın teveccühü ile bozuldu ve artık hepsi yargıda hesabını verdi.
Uyanık olalım.
Mü’min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz.
ASAYİŞ
24 Kasım 2024ASAYİŞ
24 Kasım 2024MANŞET
24 Kasım 2024ASAYİŞ
24 Kasım 2024EKONOMİ
24 Kasım 2024ASAYİŞ
24 Kasım 2024ASAYİŞ
24 Kasım 2024