08 Haziran 2020 Pazartesi
Bugün Büyük Alanya TV ofisimize iki genç kardeşim, bir de Alanya’da yaşayan İsveç vatandaşı hanımefendi geldi.
İsimleri; Kayacan Karabeyoğlu, Hayrettin Kırıcı ve Johanna Valberg.
İşini kaybeden, iş bulamayan, 65 yaş üstü olduğu için evden çıkamayan vatandaşlara yardım paketleri ulaştırmak için ınstagram’da “Yardım Eli Alanya” isimli bir hesap açmışlar, ilk hafta 3 kişi, sonraki hafta 13, derken 30 kişilik dev bir ekip haline gelmişler.
Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel‘den destek istemişler, Başkan Yücel, “hay hay” demiş, Sosyal İşler Müdürlüğü ile koordinasyonu sağlamış, 68 kırsal mahallede ikamet eden yardıma muhtaç vatandaşların isim listesini alıp yola koyulmuşlar.
Ekibin lideri Kayacan Karabeyoğlu aslen Kırıkkale’li.
Yurtdışı koordinasyonu sağlayan Johanna Valberg, İsveçli.
Ekibin büyük çoğunluğu Alanyalı olmayan gençlerden oluşuyor.
Köy köy, mahalle mahalle dolaşıp Alanya’nın yardıma ihtiyacı olan kırsal mahalle insanlarına yardım ulaştırıyorlar.
Maaş yok, prim yok, üstelik kendi ceplerinden para harcıyorlar.
“Alanya’nın, Konya sınırına kadar olan köylerine bile gidiyoruz” diyorlar.
Yerleşik İsveçli Johanna Valberg, hem kendi ülkesinden, hem diğer Avrupa ülkelerinden yüzlerce yardım kolisi satın alacak parayı toplamış.
Tamamen gönüllülük esasına dayalı bir sistemle çalışıyorlar.
Bu yardımlar sırasında hiç hoş olmayan görüntülerle karşılaşmışlar.
Derme çatma evlerde yaşayan, köyde iş olanağı olmadığı için şehir merkezinde çalışmak zorunda kalan evlatlarının yalnız başına bıraktığı yaşlıları gördükçe hepsinin içi parçalanmış.
“Sadece korona krizi döneminde değil, o insanların yılın 365 günü yardıma ihtiyacı var” diyorlar.
Yardım paketlerinin büyük çoğunluğunu hayırseverlerden karşılıyorlar ama o paketleri o köylere götürmek için kendi şahsi araçlarını kullanıyorlar, üstelik akaryakıt parasını da kendi ceplerinden karşılayarak.
Hepsi, şu korona virüsü laneti bittiğinde, şehrin sosyal yaşamına dokundukları için plaket verilmesi gereken nice görünmez kahramanlardan sadece birkaçı.
***
Niye yazdım bunları?
Şunun için…
Misal, Alanya’daki oda başkanları şu krizli günlerde nerede?
Sosyal medyada “Hayırlı Kandiller”, “Hayırlı Cumalar”, “Ankara’dan SGK ve Bağ-Kur’la ilgili şu son dakika bilgisi geldi” demek dışında esnaf için ne yapıyorlar?
Misal, dükkanı kapalı olduğu için evine ekmek götüremeyen esnaf için dükkan sahipleriyle, SGK ile, AEDAŞ ile görüşmeyi düşünüyorlar mı?
Darda, zorda olan esnaf için neler yapıyorlar?
Bugün duydum, içim parçalandı.
Mahmutlar’da köhne bir binanın zemin katında yaşayan, işsiz kocası tarafından terk edilen, 6 ve 2,5 yaşındaki iki çocuğuyla baş başa kalan genç bir kadın, “Ben açlıktan öleyim ama çocuklarım ölmesin. Çocuklarımı evlatlık vermek istiyorum” deyip komşularından yardım istiyor.
Bir dükkan sahibi ile kiracı arasında geçen diyalog ise aynen şu şekilde…
-Kirayı ne zaman ödeyebilirsin?
-Şu an dükkan kapalı. Kaç gündür açamıyorum. İş yapamıyorum ki kirayı vereyim.
-Orasını bilmem. Benim de ödemelerim var. Birkaç gün içinde halledersen sevinirim.
Kiracı da haklı, mal sahibi de.
Hangisine ne diyebilirsin?
Kiracı esnaf, mal sahibine resti çekemiyor, çünkü kriz bittiğinde dükkanını açmak, iş yapmak, evine ekmek götürmek zorunda.
Bunu mülk sahibi de çok iyi biliyor, kiracıyı sıkıştırıyor, “ne koparabilirsem kâr” diyor, o da haklı, belki tek geçim kaynağı o dükkandan gelen kira.
***
İşte oda başkanlarının bu safhada devreye giriyor olmaları gerek.
Kamuoyundan gizli bir çalışma yapıyorlar ve bu çalışmalar hedefine ulaşıyorsa amenna.
Yok eğer sadece aidat alan, sosyal medyada günlük bir iki paylaşım yapan bir yapıyı muhafaza etmeyi sürdürüyorlarsa, bunu da üyelerin takdirine bırakıyorum.
Alanya, geçimini uzun yıllardır turizmden sağlayan bir şehir.
Son dönemde turizmden umudunu kesip başta muz olmak üzere tarım sektörüne girilmesi işini saymazsak, Alanya’da gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine 330 bin nüfusun “maaşları Ankara’dan gelen memurlar haricinde” neredeyse tamamının geçim kaynağı turizm.
Korona krizi yüzünden Nisan’ın ortasına geldik, halen turist yok, ne zaman geleceği de meçhul.
Dükkanlar kapalı, yasak kapsamına girmeyip açık olanlar siftah yapamadan kepenk kapatıyor.
Fakat kira işliyor, krize hazırlıksız yakalanan esnafın cebinde para yok, evine ekmeği zor alıyor, temel tüketim malzemelerini kredi kartının limiti kadar karşılayabiliyor, kredi kartı ödeme günü geldiğinde faturaya kırk takla attırıyor, asgari ödeme tutarını yatırıp “Gerisi Allah kerim” diyor.
ALTSO Başkanı Mehmet Şahin dışında sesini çıkaran, esnafa umut veren bir oda başkanını mumla arar hale geldik ne yazık ki!
Özetleyecek olursak…
“Gün birlik olma günüdür” diyorsak, aidatını tıkır tıkır aldığımız esnaf için de bazen “futbol tabiriyle” tekmeye kafa uzatmak gerekir.
“Ankara’ya bağırın çağırın, esnafı galeyana getirin” demiyoruz elbette.
Haşa!
Fakat ara sıra çıkın, hepinizin sosyal medya hesabı var, esnafın yanında olduğunuzu gösteren bir iki açıklama yapın da Alanya’da oda başkanı olduğunu anımsayalım, anımsatalım.
Şu anki oda başkanlarının çoğu beni iyi tanır, ben de onları iyi bilirim.
Çoğu beni sever, ben de çoğunu sever, takdir ederim.
Ama dost acı söyler.
Bu sözlerime kızmasınlar, gücenmesinler.
Hadi oda başkanım.
Söz sırası şimdi sende.
Devekuşu misali bu krizli ortamda kafayı kuma gömerek gizlenmek olmaz.
Çıkın, Ankara ise Ankara’ya, hangi bakanlıksa o bakanlığa bir çağrıda bulunun.
Hatta günümüzde çok sık kullanılmaya başlanan telekonferans yöntemiyle buluşun, ortak bir deklarasyon yayınlayın, hepinizin adı tarihe geçsin.
Yok eğer “Ankara’yla ters düşmeyelim, ne şiş yansın ne kebap” derseniz, o da sizin takdiriniz.
Fakat Alanya esnafı bu kışı geçirir ama yediği bu ayazı da unutmaz.
Benden söylemesi…