30 Haziran 2020 Salı
Bildiğiniz gibi Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel bundan yıllar önce, ta 2016’da Alanya’nın eskiyen, ekonomik ve kullanışlılık ömrünü tamamlamış caddelerini yenilemek adına “Prestijli” bir proje başlatmış, bölge esnaflarını da karşısına almasına rağmen “Prestij Caddeleri” için temel atmıştı. Bunun da ilk örneğini bugün gerçekten örnek bir noktaya dönüşen Alaiye Caddesi’nde bizlere göstermişti. (Ha keza o gün başkana laf eden esnaflar bugün duacısı oldu, orası ayrı.) Alanya bu cadde ile yeni bir özellik daha kazanmıştı “bisiklet yolu.” Adem Başkanın projesindeki bisiklet yolları, 1999-2014 yılları arasında Alanya Belediye Başkanlığı görevi yapan Hasan Sipahioğlu’nun 15 yıllık görev süresince yapmayıp, seçimden sadece birkaç ay önce alelacele Alanya’ya kazandırmaya çalıştığı “mavi çizgili”, trafik ile iç içe bisiklet yolları gibi değildi üstelik. Ben diyeyim 5, siz deyin 10 gömlek üstü. Adem Başkan bisikleti bir araç, binicisini ise gerçek bir sürücü olarak gören “mavi zeminli”, bisiklet damgalı, bir tarafı duba, bir tarafı kaldırım taşı ile çevrili gerçek bir bisiklet yolu yapmıştı. Alanya’da ilkti. Bu nedenle ki Alanya’da prestij caddelerinin en önemli unsuru bisiklet yollarının ayrı olması oldu. İlk başladığı dönemlerde özellikle Mahmutlar Mahallesi’ndeki prestij caddelerinde bulunan bisiklet yollarındaki farklılık Alanya’da yaşayan yerli yabancı pek çok insandan takdir toplamıştı. Keza aynı ‘prestij’le takibi yapılabilirse yine aynı takdiri göreceği de aşikar. Halihazırda Alanya Belediyesi’nin prestij cadde çalışmaları da devam ediyor.
Şimdi diyeceksiniz ki nereden çıktı bu ‘prestij caddeleri’ konusu. Öncelikle geçtiğimiz günlerde Mahmutlar Mahallesi’ne gittiğimde gördüğüm manzara benim bu yazıyı yazma fikrimi doğurdu. Çünkü o bisiklet yollarının yapılmasının üzerinden henüz daha birkaç yıl geçmiş olmasına rağmen geldikleri durum beni bir hayli düşündürdü. “Yaptık, bitti” deyip hiçbir takibi yapılmamış mı yoksa takibi yapılmışsa bilerek mi böyle çirkin bir görüntüye terk edilmiş, orasını bilemeyeceğim.
‘Ne haldeki bu yollar?’ diye soranlar için aşağıya son hallerinin fotoğraflarını da bırakıyorum;
Bu fotoğraflar Mahmutlar Mahallesi prestij caddelerinden değerli okurlar. Ben de bir bisiklet kullanıcısı olarak en büyük tedirginliğim her zaman trafik sorunu olmuştur. O yüzden şunu merak ediyorum; Bu caddelerin yapımına başlandığı zaman Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, “Hazırlıklar bittikten sonra açılış günü, hep beraber meclis üyelerimizle birlikte bisiklet süreceğiz” demişti. Şimdi gitse bisiklet sürmeyi geçtim, sürebileceği bir yol görebilecek mi? Şu an o bisiklet yolları motosiklet yolu ya da araç park alanı olarak kullanılıyor.
Şunu da belirtmek isterim ki burada sorumluluk sadece Alanya Belediyesi’nin değil. “Prestiji” sarsılmasın isteyen muhtarın, esnafın ve vatandaşın yapılan hizmete sahip çıkması gerekirdi. Soruyorum şimdi siz değerli okuyucularıma; bu aslında kimin prestiji?
Evet sevgili Büyük Alanya okuyucuları başlığı doğru okuyorsunuz. Fakat ‘Acaba şair bu kısımda ne söylemek istiyor?’ diye düşünüyor insan.
Malum ülkece zor bir dönemden geçiyoruz. Herkesi evlerine kapatan, tedirgin eden, neredeyse yüz yüze bakamaz hale geldiğimiz bir salgınla uğraşıyoruz. Bu sürecin en başından beri birçok tedbir alınıyor, kurallar koyuluyor, hatta sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Alanya son haftaya kadar gerçekten güzel bir gidişat sergiledi. Ancak ne zamanki ağızlarda bir ‘normalleşme’ lafı dolaşmaya başladı işte o zaman sokaklarda turistlerin yokluğunu aratmayacak bir kalabalık baş gösterdi. Ne yazık ki sınavın son aşamasında henüz yeterli başarıyı gösteremediğimizi düşünüyorum.
Amma velakin benim sizlere anlatmak istediğim, gördüğümde gerçekten şaşkınlığımı gizleyemediğim bir konu var. Ulaşım. Korona virüs salgını başladığı anda ilk dezenfekte edilen yerlerden biri de toplu ulaşım araçlarıydı. Fakat ben her zaman toplu ulaşım aracı kullanan bir basın mensubu olarak salgın öncesi ve sonrasında otobüslerde hiçbir değişiklik göremedim açıkçası. Şoförlerin ‘maske’ önlemi dışında tabi.
Şimdi biraz hatırlayalım, nasıl başladı ulaşımda korona virüs önlemleri? Cumhuriyet Halk Partisi Alanya İlçe Başkanlığı bir açıklama yaptı ve Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı toplu ulaşım araçlarının hijyeninin sağlanması için ilgili oda ve kooperatiflerle iletişime geçilerek araçların belirli aralıklarla dezenfekte edileceğini duyurdu. Ve söylediğini yaptı da. Ancak aksaklık şurada başlıyor; salgın öncesinde de zaten hiçbir hijyenin olmadığı, vatandaşların sürekli dert yandığı –ki dönem dönem sokak röportajlarında da gündeme getirdik- otobüslere sadece ‘korona’ ölsün diye dezenfektan sıkıldı, belki bazı noktalar silindi. Peki kaç kere yapıldı bu? Ben bu süreçte belirli aralıklarla halk otobüsü kullandım. Ve her seferinde bindiğim otobüslerde en amiyane tabirle ‘bir parmak toz’ gördüm. Böyle mi korunacağız mel’un koronadan biz.
Hadi hijyen konusunu bir kenara bırakalım – ki bırakılacak bir konu değil ama tek konu da değil- peki İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan genelgelerde yer alan sosyal mesafe kuralları nerede? ‘Otobüse maskesiz müşteri alınmayacak!’ kararlarının uygulanması nerede? Şimdi toplu ulaşımın sorumluluğunu taşıyan kurumlar ve yetkililer bunları sadece ‘yazmak için yazdığımı’ iddia eder diye kanıtlarımla konuşayım ben.
Bu gördüğünüz fotoğraflar 7 Mayıs Perşembe günü çekildi. Otobüsler yarı kapasite çalışacaktı ya hani, çalışıyorlar ama saatte bir otobüs düzeniyle full kapasite. Kazancı düşen ve mağdur olan otobüs şoförleri zararı da en aza indirme çabasında haliyle. Fakat toplum sağlığının korunmasını da sıfıra düşürüyorlar. Hem sefer sayısını düşürüp hem az yolcu almak mantıklı mı? Salgın öncesinde bile duraklar tıklım tıklım dolarken şimdi saatte bir geçen otobüslere yığılma olmaması mümkün mü? Bunu çözmenin yolu hem kapasiteyi hem sefer sayısını azaltmak mıydı yoksa kapasiteyi düşürürken sefer sayısını arttırmak mıydı? Otobüsçüler istiyor ki hem karnım doysun hem pastam dursun. Biraz günümüze göre modernize edersek hem otobüsüm durmasın hem cebim boşalmasın. Vatandaşın sağlığını hiçe sayarak “önce para” denmeye devam edilirse korona az gelir bize.