27 Şubat 2020 Perşembe
Özellikle CHP’de her kurultay öncesi, herkesin ağzından düşmeyen tek şey demokrasi sözcüğüdür. Fakat bilmedikleri tek şey; demokrasi sözcüğünün gerçekte ne anlama geldiğidir.
Aslında; amaca ulaştığında inilen bir trene benzetilen demokrasi, 2002 yılında tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır.
Zira; 2002 seçimlerinden buyana, mecliste bulunan muhalefet partilerinden hiç birisinin, ne komisyonlarda ve ne de meclis genel kurullarında verdikleri hiçbir önergenin, iktidar mensupları tarafından kabul edilmemesi bunun en belirgin örneğidir.
Yani, muhalefet partileri mecliste işlevsiz hale getirilmiştir.
Ancak, yinede; demokrasi tüm kurallarıyla olmasa da, Cumhuriyet Halk Partisi’nde geleneksel olarak yaşatılmaya çalışılır. Bir örnekle açıklamak gerekirse; ilçe başkanlığına aday olanlar; delege seçimleri yapmadan, partiye üye olanlar arasından kendi listesini belirler. O listelerde yer almayan birisinin delege olma hakkı engellenir. Ancak, seçimden sonra herkes, demokratik bir seçim yaptık derler.
Bu tür uygulamalar hoş görü ile karşılansa da, demokratik uygulamada bir gedik açıldığı görmezden gelinir.
Daha sonra; sırasıyla il yönetimlerinin ve genel merkez yönetimlerinin seçimleri yapılır. Asıl kapışma ya da yarışma il yönetiminin seçiminde hız kazanır. Her ilçe ya da il başkanlığına aday olanlar; “ben daha iyi temsil ederim” sloganı ile yola çıkarlar.
Zira, özellikle il başkanlığı makamı, milletvekili olmaya en yakın sıçrama tahtası olarak görüldüğü için yarış çok çetin geçer. Bir bakarsınız ki; kurultay sürecine girilinceye kadar varlığını dahi hissetmediğiniz kişiler, il başkanlığı yarışına dahil olurlar.
Eleştirmeye kalktığınızda “demokratik hakkım” deyiverirler. Ancak; ne var ki, ismi açıklandığında, halkta ya da seçmende bir sinerji yaratarak getirisi olup olmadığı asla sorgulanmaz. O halde asıl amaç milletvekili olabilmektir.
Ancak; unutulan tek şey, yukarıda izah etmeye çalıştığım gibi, bu günkü siyasette milletvekilliği, etkinliği olmayan pasif bir görevdir.
O halde; demokrasiyi yeniden işler hale getirmek için, elde kalan tek çıkış noktası seçim sandığında başarı kazanmaktır. Yani tüm enerjileri birleştirerek güçlendirip, bölgede, sahada, satıhta etkin bir şekilde çalışarak başarılı olmak tek yoldur.
Gelelim Antalya İl Başkanlığı yarışına. Mevcut başkan Ahmet Kumbul, geçtiğimiz yerel seçimlerde büyük bir başarı sağlamış ve mensubu olduğu partinin de azımsanmayacak miktarda oyunu yükseltmiştir. Eğitimli, dinamik ve sandığına sahip çıkan genç bir siyasetçidir. Yani kısacası denenmiş bir siyasetçidir. Ekibine, kendisi gibi halkın sempatisini kazanacak genç yeteneklerden katabilirse, daha da başarılı olacağı kesindir.
Bu aşamada, bir başka adayın enerjisini ya da halkta uyandıracağı sinerjisini test edelim görüşü sadece zaman kaybı olacaktır.
Saygılarımla.