27 Şubat 2021 Cumartesi
Bir Bosna atasözü der ki; “Seyahatin önündeki tek engel, kapının eşiğidir.”
Seyahat etmenin insanı özgürleştirdiği bir gerçek. Çıktığımız her geziden bambaşka insan olarak döndüğümüz kaçınılmazdır.
Çok okuyanın mı yoksa çok gezenin mi daha çok bildiği de hep tartışılan konulardandır. Gezgin bilgiyle bizzat yerinde görerek ulaşıyor. Seyahat boyunca yeni insanlar, yeni dokularla sürekli keşif halindedir.
Yaşayarak deneyimlemek hafızada kalıcı olduğu kadar, bilginin daha derinine inme fırsatını da doğuruyor. Özellikle tarihte seyyahların kaleme aldıkları el yazılarının, çizimlerin yüz yıllar sonra tarihi eser niteliğinde olması tesadüf değildir.
Tarihe bakıldığında örneklerine ilk çağlarda rastlanan seyahatnamelerin, daha çok askeri amaçlı örnekleri olduğu görülmektedir. Seyyahlar şahit oldukları savaşı veya siyasi gelişmeleri daha çok mektup formatında not almışlardır.
Gezgin aynı zamanda bir ben anlatıcı olarak kendi kişisel izlenimlerini-duygularını da aktardığı için eğitim durumu , kültür derecesi de göz önünde bulundurmakta fayda vardır.
İnsanlık tarihi; ömrünü gezmeye, farklı yerleri keşfetmeye adayan gezginlerin hikayeleriyle dolu. Tarihin ilk gezginleri olarak bilinen isimlerden M.Ö. 484 Bodrum doğumlu tarihçi Herodotus, dönemin en büyük gezginleri arasında yer alır.
Gezilerinde gördüğü yerleri ve insanları anlattığı ‘’ Herodot Tarihi’’ olarak bilinen kitabı, Avrupa ve Anadolu tarihinin ilk kitapları arasındadır. Sırasıyla Strabon, İbn Batuta, Kristof Kolomb, Marco Polo, Evliya Çelebi gibi seyyahlar kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlere gidip el yazılarıyla şimdi bile tarihe ve coğrafyaya ışık tutacak eserler bırakmışlardır.
Evliya Çelebi’nin 51 yıllık gezi hayatı boyunca tuttuğu notlar çok değerli detaylar içermektedir ve 17. yüzyılda yazılmış on ciltten oluşan Seyahatname eseri olarak bilinmektedir.
Bu yazıyı yazarken ve sizler bu yazıyı okurken şu anda yollarda olan, dünyayı karış karış gezmeye can atan kaç gezginin notlarına, fotoğraf karelerine birbirinden ilginç hikayeler, öyküler eklenmektedir, kim bilir
Pandemi sürecinin en büyük sorunlarından birisi seyahat özgürlüğünün kalkmasıyla sırt çantalarını takıp tek başına en ücra köşelere rotasyon çeviren modern gezginleri sosyal medyadan takip etmekle kalmıyor, ilk fırsatta aynı yerleri keşfe çıkmaya can attığımız bir gerçek.
Baktığımız zaman Evliya Çelebi’den günümüze ne değişti? Modern gezgin gördüklerini ölümsüzleştirmesiyle kalmadığı gibi, onu hayranlıkla takip edenlere haştaglarla, yer bildirimleriyle aktarmayı başarıyor. Bu da aynı destinasyona tek başına gelen seyyahın etkilediği yüzlerce veya binlerce yeni turistin gelmesini sağlıyor.
Ekstrimal gezginler dışında daha konforlu seyahat etmeyi tercih edenler tabi ki daha fazladır.
Sibirya’dan Avustralya’ya yürüyerek ulaşan seyyah Sarah Marquis, Britanya’yı yalın ayak yürüyen MCNuff, bisikletiyle 8 yıl önce çıktığı dünya turunda 49 ülke gezmeyi başaran türk gezgin Gürkan Genç gibi isimlerin seyahatleri ilgimi çekenlerdendir.
Yazıyı İbn Batutta’nın sözleriyle bitirmek istiyorum; “Yolculuk önce seni sessiz bırakır, sonra da iyi bir hikaye anlatıcısına dönüştürür.”
Öğrenmek istiyorsan seyahat etmelisin. Hiçbir şey zekayı seyahat etmek kadar geliştirmez.