30 Kasım 2021 Salı
Bugünkü yazımda, bölgemizde toplu taşıma araçlarını sıklıkla kullanan biri olarak gözlemlediğim araç sürücüleri ve yolcuların bazı olumsuz davranışlarını aktarmak istedim.
Öncelikle 65 yaş üstü vatandaşların kimlik kartları ve 1 adet vesikalık fotoğrafları ile birlikte belirlenen yerlerde aldıkları ücretsiz kartlarda yolculuk yapan vatandaşlarımızdan bahsetmek isterim.
Bu yaşa kadar kazancınızdan vergi olarak alınan her kuruşun birazı da olsa geriye dönüşünden yararlanmak en doğal hakkımız ama devletin vatandaşlara verdiği bu kartı uygun olarak kullanmak yine vatandaşlar olarak görevimiz.
Bu kart ücretsiz diyerek gezme, etrafı keşfetme olarak gören!. 2 durak önce binip, 2 durak sonra inen… Daha sonra başka bir otobüse binip akşama kadar gezi yapmak ne derece doğru, onu sorgulamak gerekir.
Hep kendimizi düşünerek bencilce hareket edeceğimize biraz da karşı tarafın zorluklarını görmekte yarar var diye düşünüyorum. Bazı hatların doluluk oranı çok, bazılarının ise yolcusu az oluyor, her ne kadar ücretler havuz sistemi ile dağılımı yapılıyorsa da araç sahibi olmayanlar için az sayıda yolcu araç sahipleri tarafından hoş karşılanmıyor.
Bir taraftan vatandaşa sefa sürdürülürken, diğer taraftan akşama kadar bin bir çeşit insanla, karşılıksız iyi davranma çabası içindeki bu çalışanları cefaya layık görmememiz gerekir. En azından ücretsiz kartların çok küçük de olsa yüzdelik diliminden araçlarında faydalandırılması düşüncesindeyim.
-Otobüse binen bir yolcu kartını basar.
Şoför uyarır: -Amca bu kart sizin değil.
-Oğlum bu arkadaşımın kartı, ben çıkartamadım.
-Geç amca…
En az 4-5 kişi bunu yapıyor. Elbette yararlanmak doğal hak. Ama haklı olmadan hakkını aramak sadece gerginliğe sebebiyet veriyor. “Sen üst üste insan alıyorsun, sizi şikayet edeceğim” derken, kendin de kurallara uyacaksın.
Sen şoföre bağırırken, haksız olduğun halde olanca hakareti yapıyorsan, karşılığında da aynı hakaretin geri döneceğini unutmamalısın.
Bizler bir tek şoförle muhatap oluyoruz, bir de onları düşünelim. Günde kaç kişi ile muhatap oluyorlar. Üstelik bu trafik yoğunluğunda sadece yolcusu ile değil, densiz sürücülerin de tacizine maruz kaldıklarını düşünün.
Saatinde ulaşabilmek için ne güçlüklerle mücadele ettiklerini düşünün. Benim ne otobüsüm var, ne de şoförüm, ama haklıyı haksızı ayırt edebilecek kadar yolculuğum var ve o insanların ruhsal durumlarını ayırdındayım.
İnsanca yaşamak her insanın hakkı, insanca yaşatmak da her insan hakkı. Bunu unutmamak gerekir. İstediğin yerde inip binebileceğin, istediğin şekilde davranabileceğin, sadece kendi araban ve varsa kendi şoföründür. Onun dışında sana nasıl davranılmasını istiyorsan karşındakini de öyle davranmalısın.
Şoförlerimiz için de geçerli bu kurallar.
Hiç kimseye; “Bu babanın arabası mı?” ya da “Kendi araban değil, beğenmiyorsan inersin” diyemezsin.
“Klimayı açmayacağım, çok sıcaksa camı aç” diyemezsin.
Aniden durup hiç bir yolcuyu indiremezsin.
Yolcu sayısı belli olan bir arabaya fazlasını alıp üst üste insanları rahatsız edemezsin.
Şimdi biraz da gençlerden bahsetmek istiyorum.
Yolculuk esnasında yaşlı, engelli, hamile biri varsa elindeki telefon ile meşgul olup görmezden gelemezsin. Adabı muaşeret denilen bir söz duymamışsındır, değil mi?
O zaman sizin anlayacağınız gibi yazayım.
İyi tutum ve davranışlar diye öğrenemediğiniz ya da duyamadığınız bir davranış biçimi var.
Dünya umurunuzda değil. Önünüzde ayakta hamile kadın var, görmüyorsunuz, 65 yaşındaki kadın kalkıp yer veriyor, yine görmüyorsunuz. Bu yaşta sevgiye saygıya dikkat etmezseniz, karşılığını yaş aldıkça fark edip geç kalabilirsiniz.
Amacım kimseye eleştirip kızmak değil, sadece üzülüyorum ve biraz da olsa farkındalık yaratabilir miyim diye uğraşım.