15 Mayıs 2020 Cuma
Başlığa aldanarak yeni bir tanrı keşfettiğimizi, ya da yeni bir din getireceğimizi düşünmeyin. Böyle bir şey yok ama dünyada bir kaç ülkenin ekonomik savaşlarının sonucu ABD yeni tanrı rolüne çoktan soyunmuştu.
Peki yeni dünya düzeni diyordu ABD yıllar öncesinden, ne anlatmak istiyordu.
Anlatalım, siz ister kabul edin ister etmeyin, ister komplo teorisi deyin, ister buna başka bir isim bulun, ABD her zaman İsrail’in, dolayısı ile Yahudilerin ve bilhassa Yahudi lobisi ile yönetilen bir ülke oldu.
Dünya genelinde 1940’lardan sonra dünya siyasetinde parmak atmadıkları hemen hemen hiç bir ülke kalmadı, buna kendileri de dahil. Hangi ülkenin başına kimin seçileceği, kimin seçilmeyeceği, kimin muhalefet kanadında duracağı ve ne şekilde davranacağı, yaratılan terör grupları, ülkeler içerisinde yerleştirilmiş ideolojiler, ekonomik eğilimlerin tamamı, dünya genelinde insanların ortalama kazancının ne olacağı, hangi ülkelerin ne şekilde sömürge altında tutulacağı, hangi ülkelerde hangi kilit isimlerin nereye yerleştirileceği, paranın kimden, nereden nereye gideceği, ne şekilde gideceği, hatta 1960’lardan sonra sömürgesi altına almayı başardığı ülkelerde yaşayan insanların tuvalet kağıdının gramajını bile ABD/Yahudi lobisi belirledi.
Ben teknoloji yazarıyım, siyaset boyutunu çok bilmem! Bilemem, bilmemek zorundayım! Ama gelin size “Korona” ve teknoloji ilişkisini anlatalım.
Bir çok okur eskiden var olan “irc” “mirc” “windows messenger” hatırlayacaktır. İnternet ülkemize daha bir kaç sene önce gelmişti, sabah herkes işine gider gitmez bu kanallara girer yada “windows messenger” girer ve eşi dostu ile muhabbet ederdi.
ABD’nin elde ettiği istihbarat bilgisi bunlarla sınırlıydı demeyeceğim çünkü bundan önce bilgisayar/hard disklerin üzerinde seslerimizi okuyan bir alıcı vardı ve bunu elektrik kabloları aracılığıyla ABD’ye istihbarat amaçlı gönderiyorlardı.
Hepimizin basit tuşlu cep telefonları vardı ama ABD yine de tam olarak istediği istihbarata sahip olamıyordu. O yıllarda en büyük telefon üreticisi Nokia, en büyük bas istasyonu üreticisi Ericson’du.
ABD bu şirketler ile para karşılığı istihbarat alış verişi yapıyordu. O yıllarda Çin mallarına pek güven yoktu, Çin malı denildiği zaman insanlar almazdı ve güvenmezdi, Asya ve bazı Avrupa ülkelerine en büyük tarım ve giyim ihracatını ülkemiz yapıyordu.
2000’lerden sonra “Huawei” diye bir şirket abd ye giderek ericson’dan daha ucuza baz istasyonu üretebileceğini söyledi, hatta o günün şartlarında verdiği fiyat teklifi neredeyse Ericson’un 3’te 1’i kadardı.
ABD teklifi kabul etti, çünkü dünya telekomünikasyon ağının yarısından fazlasına İngiltere sahipti. Yine aynı yıllarda “Apple” kişisel bilgisayarlar adı altında kendi ürünlerini satıyordu fakat arkasında Yahudi lobisi vardı.
Hemen hemen aynı dönemlerde 2002-2005 yılları arası akıllı telefonlar piyasaya çıktı. Pastadan pay almak isteyen çok firma vardı ama bir sorun vardı ortada! İstihbarat paylaşımı. Bunu kabul eden şirketlerin önü çok hızlı şekilde açıldı ve dünya genelinde “Samsung, Apple, iPhone” patlamaları yaşandı.
Halbuki akıllı telefon piyasasının önderliği bu iki şirkette değildi! “Palm” şirketi dokunmatik ekranı yıllar önce piyasaya sunmuştu ve aslında ilk defa kendine ait bir işletim sistemine sahipti. “Nokia” ve “Palm” gibi şirketler istihbarat paylaşımlarını durdukları veya reddettikleri dönemlerde “Nokia” çöküşe geçti, Ericson Huawei’nin ürettiği ucuz baz istasyonlarından dolayı piyasada çok ciddi müşteri kaybı yaşadı, Dünya genelinde %3’lük bir paya kadar düştü.
Samsung ve Apple bir anda insanlar tarafından çok sevildi. O kadar sevildi ki artık insanlar dokunmatik ekranlar üzerinden çok daha fazla dünya ve internet ile etkileşime girebiliyorlardı. İnsanları cezbedecek hangi ürün olursa olsun, ellerine bunu verirseniz severler.
Akıllı telefon (!) dünyasına tam giriş 2007 ile başladı artık hemen hemen herkesin elinde akıllı telefon iPhone yada Samsung veya diğer markalardan biri vardı. Alt yapıları şu şekilde hazırlanmıştı. Donanım + Yazılım. İşin hem donanım kısmında hem de yazılım kısmında ABD şunu istemişti; İnsanların 7 gün 24 saat izlenebilir, dinlenebilir, görülebilir olması!
Bu standartları karşılamayan şirketler zaten piyasadan silinmişti. ABD, Yahudi lobisi ile istihbarat paylaşımı 1. kuraldı. Bu arada 1998 de kurulan Google (arkasında tüm Yahudi lobisi vardır, tam desteğe sahiptirler), dünya genelinde cep telefonu üreticilerine “Android” diye bir işletim sistemi sundu. Aslında işletim sistemi bilinen bir işletim sistemin tekrar derlenmiş haliydi, Linux’un.
IOS yani Apple da buna benzer bir yapıda bir işletim sistemi ile dünyada adını duyurdu. Artık abd elini hiç bir şeye sürmeden BİG DATA ( büyük bilgi – büyük veri ) erişimine başlamıştı. Dünya üzerinde her kim bir akıllı telefona satın alıyorsa, artık ABD için yeni müşteriydi. Bununla artık takip edilebiliyor, dinlenebiliyor, görülebiliyordunuz.
Bu verilerin tamamı, her saniye ABD’de kayıt altına alındı, yetmedi Avrupa’da bu verileri kaydedecek merkezler kuruldu, o da yetmedi Asya ülkelerinde ve Türkiye’de de veri merkezleri kurdular. Artık bütün dünya izlenebiliyor, takip edilebiliyor, görülebiliyor, dinlenebiliyordu. Daha önceki yazılarımızda da belirttik, Sizin hakkınızda neler bildiklerini, işin bu kısmı Korona’ya (Covid-19) kadar aslında masum bile sayılırdı.
2010 yılından bu yana kullandığınız “whatsapp”, 2004 yılında çıkan “facebook” bunlara hiç para ödemediniz ama halen kullanıyorsunuz! Hem de hemen hemen tüm bilgilerinizi, tüm özel verilerinizi karşı tarafla hiç düşünmeden. Hatta ABD seçimlerinin Facebook üzerinden manipüle edildiğini hepimiz biliyoruz. Rusların ABD’nin seçimlerini etkileyecek siber saldırılar yaptıklarını da biliyoruz.
Yukarıda Korona’ya kadar olan kısmı biraz özetlemeye çalıştım. Şimdi gelelim Korona’ya kim yaydı, neden yaydı bilinmez ama internet araştırmalarım şunu gösteriyor, bu bir biyolojik silahtır ve Eylül, Ekim, Kasım aylarında Wuhan’da tatil yapan ABD askerleri ABD’ye döndükten sonra Çin’de bir anda patlama yapmıştır.
Edinilen kısmi bilgiler bu yönde. Peki Çin ne mi yaptı? Aynı virüsten çok farklı mutasyonlara uğramış olanları dünyaya saldı. Çin ekonomisini yerle bir etmek isteyen ABD’ye, “oyun öyle oynanmaz, böyle oynanır” dedi.
Az önce Huawei demiştik, baz istasyonları demiştik, Çin menşei olan bu şirket dünya baz istasyonlarının günümüzde %80″ine sahip. Yani Aslında son 10-15 yılda Amerikalılar ilk istihbaratı kendilerinin topladığını zannederken, aslında ilk istihbaratı dünya çapında önce Çin hükümeti elde ediyordu.
ABD buna 2015 yılında uyandı ama iş işten geçmişti artık. ABD dünyada yeraltı kaynaklarına, madenlere, ülkelere gözü dikmişken, Yahudi lobisi “Vaat Edilmiş” topraklara dikmişti, Bu esnada Çin ise 20 sene boyunca insanlarını köle gibi kullanarak çalıştı ve ucuz işçilikle tüm Avrupa ve Amerikan’ın üretimini üstlendi.
Amerika mutluydu, 100 dolara iPhone üretip 1000 dolara satıyordu, İşçilik ucuzdu Çin’de, Ortadoğu zaten ellerindeydi ve Yahudi lobisi ile çıkar çatışmaları yoktu, her şey ABD için güllük gülistanlıktı. Ta ki, borcunun 18 katrilyon dolar olduğunu ve Çin’in kasasında 12 katrilyon dolar olduğunu anlayana kadar.
Katrilyon dolarlardan bahsediyoruz ya, peki neydi bu paraları sağlayan? Çin nasıl Çin oldu, ya da ABD nasıl ABD oldu hikayesi aslında dünya genelinde iki aileye dayanır “rockefeller” ve “rothschild” ailesi. Bunların da arkasında bazı kişiler var ama konuyu burada uzatmayacağım.
Bunların bilirsiniz piramitleri vardır, tek göz işaretleri, işte o piramidin tepesinde olma kavgasını bu iki aile yaşadı. ve “rothschild” ailesi bütün yatırımını son 10 senedir Çin’e kaydırdı.
Konuyu toparlayalım.
Dünyada bir nüfus azaltma projesi zaten vardı, yıllardır konuşulan bir proje, kimi “safsata” dedi geçti, kimi “komplo teorisi” dedi. Afrika’da çocuklar ölmesin kampanyasının baş mühendisi “Bill Gates” yıllarca çocukları “ölmemeleri” için aşıladı. Çok hayırsever bir iş adamıydı kendisi pek maşallah! Ama ne hikmetse aşılanan çocukların daha sonra çocukları olmadı!
Afrika’da şu anda doğum oranlarını kontrol altına almayı başardılar, fakirdi Afrika, altını, elması zaten Belçika, Hollanda, İngiltere gibi Avrupa ülkeleri tarafınca çoktan ele geçirilmişti, halkın kendisi yoksulluğa ölüme, fakirliğe terk edilmişti. Afrika, kara kıta bu şekilde Avrupa ve ABD arasında çoktan pay edildi.
Ortadoğu da ise durum pek farklı değil, Suud aileleri ile İngiliz ve Amerikalıların yaptıkları anlaşmalar sonucunda 11 milyonluk İsrail’e dokunan bir tane Arap ülkesi göremezsiniz ama her gün Sünni, Şii, Alevi, Kürt, Arap, Türkmen, Süryani gibi çatışmaları seyrediyoruz.
Ortadoğu birbirine karıştı, kimin eli kimin cebinde belirsiz, “Top Gear” sunucusu “Jeremy Clarkson” şunu söylemişti bir programında; “İngiliz ya da Amerikalı bir vatandaşın büyük motorlu araçlara binmesi için Ortadoğudakiler ölmek zorunda…” Ve bunu söylerken programda gülüyordu!
Asya’da ise bir sorun vardı; Turuncu Devrim ile Rusya yıkılmıştı ama 30 senede kendilerini toparladılar ve ABD’nin hemen arkasında, hatta bazı konularda ABD’den bile daha kuvvetli bir süper güç haline geldiler, diğer yandan Çin 20 senede tavşan ve kaplumbağa hikayesinde olduğu gibi yavaş yavaş yavaş yarışı kazanmıştı artık dünyanın 3. en büyük süper gücü olarak görülüyor ve bu gidişle önümüzdeki 10 sene içinde hem teknoloji hem askeriye alanında ilk sıraya oturacağı öngörülüyor.
Avrupa’da ise işler biraz karışık, lokomotifi Almanya çekse de İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrıldığı gün aslında çatırdama başlamıştı, çünkü 1947’de Almanya’nın silah balistik füze üretemeyeceğini direten ve buna imza attıran ABD hali ile İngiltere ablası, Avrupa Birliği’nin de sonunun geldiğine çoktan karar vermişti. Nüfus yaşlanmıştı, iş gücü azalmıştı ve her şey otomasyona geçmek zorundaydı.
Şimdi bunların tamamı aslında tek yerden yönetiliyor ve hepsi aslında doların üstünde yer alan piramidin birer parçası desem ve bu piramit kendi içinde savaşa girdi desem, buna da komplo teorisi diyeceksiniz ama maalesef öyle değil.
Dünya su savaşlarına önümüzdeki 20 sene içinde başlayacak, petrol ve diğer madencilik savaşları zaten yıllardır devam ediyor. Dünya nüfusu kontrollü bir şekilde azaltılmalı ama aynı zamanda kendilerine, Yahudi lobisine hizmet edecek bir grup kalmalı.
Dikkat ettiniz mi? Donald Trump mikrofonlar karşısına geçiyor ve açıklama yapıyor ama asla maske ya da koruyucu elbise kullanmıyor! Aynı Donald Trump Kudüs’ü çoktan başkent ilan etmişti. Umarım bu cümle size çok şey anlatır, araştırınız.
Kısaca; dünya yeryüzü ve yer altı kaynakları artık bize yetmiyor, size de yetmiyor diyen bir grup artık dünya nüfusunu azaltma projesine başladı.
Peki dünya ne olacak;
Dijital bir dünya yaratılıyor, bu dünyada yeni Tanrıyı ABD ve arkasındakiler oynamak istiyor, önümüzdeki yıllarda para ile hiç bir işlem yapamayacaksınız, yine paranız olacak ama tamamen temassız ödeme sistemleri, 7 gün 24 saat izlenen ve kaydedilen insanlar, nerede ne ödediğini bildikleri insanlar, nerede kaç saat kaldığını bildikleri insanlar, tamamen vergi kaçırılamayan, her şeyin otomasyona döndüğü, insan kullanımının azaldığı, işsizliğin tavan yaptığı, robotların insanlar yerine kullanıldığı, vücutlarımıza yerleştirilen çiplerle ne tür hastalıkları taşıdığımızı anında tespit edip sistemi uyaran otomasyonlar, göz içi lensler ile iletişim, göz içi ve beyine yerleştirilen bir çip ile sizin tamamı ile hayatınızı 7 gün 24 saat kayıt eden sistemler oluşacak.
Korona bu işin test aşamasıydı, insanları korkutmayı başarırsanız, kontrol altına almayı, razı olmayacakları teknolojileri insanlar üzerinde denemeyi de başarabilirsiniz. Dünya büyük bir korkuya itildi ve bu bilerek yapıldı. Bundan sonra insanlara açlık, fakirlik, imkansızlıklar ile her tür “yenilik” adı altında her şey yapılacak, insanlar denek gibi kullanılacak ve her insan kayıt altında olacak, insanların davranış duygu ve iletişim şekilleri kayıt altında tutularak toplumda ona göre bir statü belirlenecek.
ABD’nin istediği tarzda her şeye “evet” diyen insan türü yaşayacak, onlar istediği sürece, baş kaldıran ve yeni sisteme baş kaldıran herkes maalesef önümüzdeki yıllarda farklı farklı sebeplerde ölecek. Artık tek dünya, tek devlet savaşı iki ülkenin elinde değil, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar sayısı olan Yahudi lobisinin üst aklında, artık bildiğiniz eski dünyayı unutun, bu artık yeni dünya, yeni tanrı ve yeni insanlık. Yeni Tanrıyı ise kendileri nasıl isterse senaryo ve kurgusunu da kendileri yazıp çizip oynayacaklar.
Saygılarımla
Tanju Polat
Webfili.com