Bugün; güneşli bir Alanya sabahından hepinize sevgilerle başlayıp şehirdeki sahildeki sessizlikten bahsedeyim istiyorum.
Sessizliği özledik, sokakların cıvıl cıvıl seslerini, esnafın yüzünün güldüğü, her ülkeden gelen misafirlerin sokakları otelleri mağazaları doldurduğu günleri.
Elbet bu sıkıntılı günleri atlatacağız ama hala bugünlere niye geldik, sebep ne diye düşünüyor muyuz.
Şimdi diyeceksiniz ki; “Tüm dünya aynı konumda, bizim suçumuz yok.”
İşte tüm mesele de bu ya!
Tüm dünyada bu ortamı biz insanlar yarattık. Ama bilinçli, ama suni, ama para kazanmak için, ama hırsımızdan, ama ‘hep benim olsun’ demekten, ama siyasi, ama bencillikten… Amalar hiç bitmez.
“Al tarlamı ver 5 daire, al parayı yap fabrika, kirlet suyu.”
Alıp vere vere içine ettik dünyanın.
Sınırsız isteklerimiz, bitmek tükenmek bilmedi, sonra gözle görülmeyen biri çıktı geldi (Covid-19) aldı takkeyi, verdi elimize külahı…
“Hadi bakalım, şimdi ben çalıp oynuyorum, siz de evden bizi seyredin” dedi.
Sesimizi çıkaramadık! Ne fabrikalar çalıştı, ne turizm kaldı, ne esnaf kaldı, ne yaşamın tadı kaldı.
Akıllandık mı? Hayır, hiç sanmıyorum.
Hala gözle görünmeyen davetsiz misafirin oynamasını seyrediyoruz.
Davetsiz misafiri kapı dışarı edip dost misafir olan doğaya içeri alamıyoruz.
Geçen hafta bölgemizdeki en güzel plajın bulunduğu yerde hiç yararı olmayan bir dolum tesisi için uğraşı verdik.
Neden mi?
İşgal ettikleri yerler yetmemiş, “Daha fazla, daha fazla alacağım” dedikleri için.
Genişlemek istiyorlarmış, sanki kurdukları koloni yetmiyormuş gibi.
“Biz daha çok gelir istiyoruz” diyorlar, biz de Size buradan ekmek çıkmaz” diyoruz.
Güzelim kıyıya sahiplenecekler, ama orası halkın, deniz kaplumbağalarının, kum zambaklarının. Şimdi korkuyorlar, gelemiyorlar. Gelenler ise zar zor yumurtadan çıkabiliyor.
Zambaklar zar zor açıyor, yaprakları kuruyor, halk gelemiyor.
Denize girecek, karşıda bir ucube, korkuyor , “Acaba su temiz mi, acaba zararı olur mu?” diyorlar.
Ne de olsa özü zehir havası, zehir.
Tarım ve Orman Bakanlığı bile tüm valiliklere gönderdiği turizm ve deniz kaplumbağaları konulu bildiride, bu alanların korunması ve birlikte yaşanması gerekliliğini vurgulayarak, “Bilindiği üzere nesli tehlike altında olan deniz kaplumbağalarının yaşam alanları, aynı zamanda ülkemizin en önemli turizm merkezleri ile iç içe olmakta, turizmin yeme, içme, eğlenceden ibaret olmadığını, ülkemizin sahip olduğu tüm zenginliklerin bitki, hayvan türleri ve bu gibi güzelliklerin anlatılması, bilgi verilmesinde ülkemiz doğa turizmi açısından faydalı olacağı düşünülmektedir” diyor.
Tam da bu bahsedilen yer, doğa ve turizm için ideal bir sahil.
Alın size alternatif turizm. Buraya tonlarca yakıtı taşımak için trafiği altüst edecek, egzoz salınımı ile tüm bölgeyi zehirleyecek tankerler mi, yoksa biyolojik çeşitliliği, florası, carettaları, muhteşem sahili mi turizmi canlandırır.
Doğa turizmi daha önemli değil mi sizce de?
Turizmi çeşitlendirmek gerekmiyor mu?
Yeşilimizi katlederek, binalar yaparak, sahillerimizi cehenneme çevirerek nasıl yapılacak bu.
Kaynaklarımız tükendikçe ahlar vahlar çok da işe yaramıyor.
Geride kalan doğal güzelliklerimizi korumak zorundayız, kendimiz için, çocuklarımız için, yaşamak için, gözle görülmeyen davetsiz misafirleri kovmak için.
Yaşamımızı canlandıran sağlıklı bir nesil için dost misafirlere kapımızı açalım.
Hoş geldin sözünü gönülden söyleyebilmek, ciğerlerini temiz hava ile doldurmak, ikramlarımızı zehirsiz ürünlerle yapmak, sağlıklı uzun yaşayabilmek için.
Sevgi ile sağlıklı kalın.
ASAYİŞ
01 Aralık 2024ASAYİŞ
01 Aralık 2024MANŞET
01 Aralık 2024ASAYİŞ
01 Aralık 2024EKONOMİ
01 Aralık 2024ASAYİŞ
01 Aralık 2024ASAYİŞ
01 Aralık 2024