DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3319876-1.78744%
Antalya
11°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Erman Kaptanoğlu Alanya’da da hissedilen depremi değerlendirdi

Erman Kaptanoğlu Alanya’da da hissedilen depremi değerlendirdi

ABONE OL
17:51 - 3 Kasım 2022 17:51
Erman Kaptanoğlu Alanya’da da hissedilen depremi değerlendirdi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Erman Kaptanoğlu, dün Alanya’da da hissedilen, Antalya körfezi açıklarında meydana gelen 4.8 büyüklüğündeki depremle ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi

Kaptanoğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “2 Kasım 2022 saat 20.41’de Antalya Körfezi(Kumluca) açıklarında 4.8 büyüklüğünde ve AFAD’a göre 22,3 km derinlikte, Kandilli Rasathanesi’ne göre ise 10,1 km derinlikte bir deprem meydana gelmiştir. Bu deprem Antalya Körfezi’nde sıkça rastlanan, orta derinlikte ve orta kuvvette kırılmanın sonucu oluşmuş bir depremdir. Depremin merkezi, Antalya’ya yaklaşık 117 km, Kumluca’ya ise 68 km uzaklıktadır. T.C. Antalya Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre bölgede herhangi bir olumsuzluk tespit edilmemiştir. Deprem, Afrika Levhası’nın, Anadolu Levhası’nın altına daldığı, Kıbrıs Yayının kuzey yönünde gelişen ve sismik boşluk olarak tanımladığımız bölgede meydana gelen kırılma sonucu oluşmuştur. Kıbrıs Yayı ve bu yayın ülkemiz tarafında kalan Akdeniz Körfezi’nde her yıl çeşitli büyüklüklerde çok sayıda deprem meydana gelmektedir. İlksel odak mekanizması çözümüne göre deprem, kuzey-güney doğrultusunda uzanan bir normal fay hareketi ile ilgilidir (Prof. Dr. Haluk Eyidoğan).

“ZEMİN SIVILAŞMASI OLDUKÇA RİSKLİ OLARAK DEĞERLENDİRLDİ”

Depremin odak noktasına en yakın yerleşim yeri olan Kumluca’da, Doç. Dr. Osman Uyanık tarafından “sıvılaşma potansiyeli” araştırmaları yapılmış ve zemin sıvılaşması bakımından oldukça riskli olarak değerlendirilmiştir. Yüzeye yakın yer altı suyu seviyesi olan ve ince taneli kumlu-siltli alüvyon zeminin olduğu Kumluca, deprem gibi bir sarsıntı ile birlikte zemin sıvılaşmasına maruz kalabilir. Sıvılaşma, deprem sırasında zemin hasarlarına neden olan en önemli faktörlerden biridir. Zeminin adeta bir sıvı gibi davrandığı olaydır. Zeminde farklı türlerde deformasyonlara neden olan sıvılaşma, yerleşim alanlarında meydana gelmesi halinde, yapıları olumsuz yönde etkileyerek önemli derecede hasara yol açabilmektedir. Sıvılaşma sonucunda yapılarda genellikle yan devrilme ya da yeraltına gömülme deformasyonları görülmektedir.

“YERİN YAPISINA GÖRE ŞİDDETLENEBİLİR”

Odak noktasında oluşan depremin büyüklüğü, yerin yapısına göre şiddetlenebilir. Yer yapısı alüvyon ve suya doygun bir zemin ise hissedilen deprem büyüklüğü(şiddeti) daha yüksek değerlere ulaşacaktır. Kaya birimlerde ise zemin büyütmesi daha düşüktür. MTA’nın diri fay haritası karada yer alan fayları göstermekle birlikte, henüz Akdeniz’de özellikle Antalya Körfezinde tam manasıyla bir fay araştırması MTA tarafından yapılmamıştır. İvedilikle böyle bir çalışmanın yapılması, körfezde yer alan diri fayların tespit edilmesi ve diri fay haritalarına işlenmesi gerekmektedir. Böylelikle Deprem Risk Analizleri yapan biz Jeofizik Mühendisleri daha doğru sonuçlara ulaşmış oluruz.

“UYGUN ALANLARIN BELİRLENMESİ İÇİN MODERN YÖNTEMLERE SAHİBİZ”

Ege-Kıbrıs Yayı, Türkiye’nin güney kıyısı yakınlarında, Girit adasının güneyinden geçerek kuzeydoğu yönünde Rodos adasının güneyinden Fethiye Körfezi’ne doğru uzanır. Ayrıca Ege-Kıbrıs Yayı, Antalya Körfezi, Kıbrıs kuzeyi ve İskenderun Körfezi arasında içbükey bir kavis yapar. Bu yayın kuzeybatıya doğru devamını, Antalya Körfezinden başlayan ve kuzeybatı doğrultusunda devam eden ters fay niteliğindeki Aksu bindirme fayı temsil eder. Yukarıda bahsedilen Ege—Kıbrıs Yayı boyunca Afrika plakası, Anadolu bloğunun altına doğru dalmaktadır. Bu fay sistemi üzerinde oluşmuş 7 ve üzeri büyüklükteki depremler; 26 Haziran 1926 Datça Açıkları Ms=7.7, 25 Şubat 1935 Girit kuzeyi Ms=7.1, 9 Şubat 1948 Akdeniz Ms=7.2, 25 Nisan 1957 Akdeniz Ms=7.1 büyüklüğündeki depremlerdir. Biz Jeofizik mühendisleri olarak yapılaşmanın her aşamasında katkı koyabilecek modern yöntemlere sahibiz. Bize göre kentlerin yerleşeceği uygun alanların belirlenmesi için deprem etkilerini en aza indirmek amacıyla birinci aşamada derin yeraltı yapısal durumun jeofizik yöntemler ile belirlenmesi gereklidir. Biz buna makro-bölgeleme diyoruz. Birinci aşamaya göre uygun yerleşim alanlarında mikro-bölgeleme çalışmaları yapılarak özel durumlar hariç 30m derinliğe kadar yerin fiziksel özellikleri jeofizik yöntemler ile belirlenir. Daha sonraki aşamada ise parsel bazında yerin fiziksel özellikleri detaylı ortaya konur. Deprem ve yerin özelliklerine bağlı uygun bir biçimde tasarlanan inşaatın yapım aşamalarında yine jeofizik yöntemler kullanılarak yapının projeye uygunluğu kontrol edilebilir. Mevcut betonarme yapıların depreme dayanıklı olup olmadığını belirlemek için gerekli yapı parametrelerini (temel tipi, düşey donatı sayısı ve aralıkları, etriye sayısı ve aralıkları, donatı korozyon durumu, beton dayanımı, yapının periyodu vb.) yapı jeofiziği yöntemleri ile yapıya zarar vermeksizin belirlenmektedir. Sonuç olarak biz Jeofizik Mühendisleri olarak Deprem Master planında yerleşim yeri seçiminin her aşamasında olmalıyız ayrıca mevcut yapılar içerisindeki çürük yapıları hızlı bir biçimde ayırt edebilecek yöntemlere ve bilgiye sahibiz. ‘Antalya bir deprem bölgesi değildir’ söyleminden vazgeçip, ‘Deprem hayatımızın bir parçasıdır’ anlayışına geçmemiz gerektiği aşikardır. Çevremizdeki fay sistemlerinin durumu, son dönemlerde sık sık yaşadığımız depremler, bizdeki bu deprem bilincini arttırmalıdır.”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
Özkaya Sigorta


HIZLI YORUM YAP